top of page

ABD’nin Yeni Tarife Politikaları

ABD Başkanı Donald Trump’ın yeniden göreve gelmesiyle birlikte uluslararası ticaret politikalarında radikal bir paradigma değişikliği yaşanmaya başlanmıştır. 2 Nisan 2025 tarihinde Beyaz Saray’da gerçekleştirilen basın toplantısında duyurulan ve “Liberation Day” olarak adlandırılan yeni tarife paketi, yalnızca ABD’nin iç ekonomik hedefleriyle sınırlı olmayan; aynı zamanda küresel tedarik zincirlerini, uluslararası üretim dağılımını ve ticaret akışlarını yeniden şekillendirme potansiyeli taşıyan bir dizi önlemi içermektedir.


Bu yeni düzenlemeler, çok taraflı serbest ticaret ilkesinden uzaklaşan ve tek taraflı korumacı önlemlere yönelen bir yaklaşımı temsil etmektedir. ABD’nin dış ticaret açığını azaltmak, üretimi ülke içine çekmek, istihdamı artırmak ve stratejik sektörlerde bağımsızlığı yeniden tesis etmek amacıyla oluşturulan bu strateji, küresel ticaret sisteminde önemli kırılmalara neden olabilecek niteliktedir.


Yeni Tarife Düzenlemeleri: Genel Çerçeve

Trump yönetimi tarafından açıklanan tarife sistemi, iki temel bileşenden oluşmaktadır. İlki, tüm ülkelere uygulanan %10 oranındaki “evrensel baz tarifesi”dir. Bu uygulama, ABD’ye ithal edilen tüm mallar için geçerli olup, ticaret hacminden ya da ülkenin ekonomik büyüklüğünden bağımsız olarak eşit şekilde uygulanmaktadır.


İkinci bileşen ise, ABD’nin en yüksek dış ticaret açığı verdiği 60 ülkeye yönelik “karşılıklı özel tarifeler”dir. Bu ülkeler için uygulanan tarife oranları %10 ile %50 arasında değişmekte olup, belirlenen oran ilgili ülkenin ABD mallarına uyguladığı toplam tarife ve tarife dışı engellerin yarısı düzeyinde hesaplanmaktadır.


Ülkelere Göre Tarife Uygulamaları

ABD’nin yeni tarife politikası kapsamında ülkeler bazında uygulanan vergi oranları, yalnızca yüzeysel bir vergi düzenlemesi değil, aynı zamanda ticaretin yönünü şekillendiren yapısal bir müdahale niteliği taşımaktadır. Trump yönetimi, söz konusu tarifeleri yalnızca dış ticaret açığını azaltmak amacıyla değil, aynı zamanda stratejik sektörlerdeki dışa bağımlılığı azaltmak ve üretimi ülke içine çekmek gibi uzun vadeli hedeflerle kurgulamaktadır.


Yeni rejime göre Çin’e uygulanan toplam tarife oranı %54’e ulaşmış olup, bu oran mevcut %20’lik tarifeye ek olarak getirilen %34’lük yeni tarife ile oluşmuştur. Avrupa Birliği %20, Japonya %24, Vietnam %46, Kamboçya %49, Laos %48 ve Sri Lanka %44 oranında vergilendirilmiştir. Kanada ve Meksika gibi yakın ticaret ortakları, USMCA serbest ticaret anlaşması kapsamında geçici olarak muaf tutulmakla birlikte, bu muafiyetin süresi ve kapsamı belirsizliğini korumaktadır.


Öte yandan, Birleşik Krallık, Türkiye, Brezilya, Avustralya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Singapur gibi ülkeler için yalnızca %10’luk baz tarife uygulanmaktadır. Bu durum, ilgili ülkeler için kısa vadede rekabet avantajı doğurabilecek olmakla birlikte, gelecekteki muhtemel düzenlemelere karşı dikkatli olunması gerektiğine işaret etmektedir.


i. Başlıca Hedef Ülkeler ve Etki Analizi

ITC’nin 2029’a kadar projekte ettiği ihracat potansiyeli değişim simülasyonlarına göre:


  • Çin, Trump yönetiminin tarife politikalarında en sert şekilde hedef alınan ülke konumundadır. Çin'e uygulanan %34'lük yeni tarife, halihazırdaki %20'lik verginin üzerine eklenmiş ve toplam oran %54'e çıkarılmıştır. Bu uygulamanın sonucu olarak Çin'in ABD’ye yönelik ihracat potansiyelinin 2029’a kadar 331 milyar dolar azalacağı öngörülmektedir. Çin'e yönelik bu keskin müdahale, sadece ikili ticaret hacmini değil, küresel tedarik zincirlerini de yeniden şekillendirme potansiyeline sahiptir.

  • Meksika, otomotiv ve makine sektörlerinde ABD pazarına derin entegrasyon sağlamış bir ülke olup, geçici muafiyete rağmen yeniden devreye alınabilecek %25’lik tarifeyle karşı karşıyadır. ITC analizlerine göre, ABD'nin Meksika'dan ithalatına uygulayabileceği tüm tarifelerin etkisiyle ülkenin ihracat potansiyeli 316 milyar dolar azalacaktır.

  • Kanada, USMCA çerçevesinde belirli ürünler için muafiyet almış olsa da, geneli kapsayan %25’lik tarife tehdidi nedeniyle ihracat potansiyelinde 249 milyar dolarlık bir kayıp yaşanması beklenmektedir. Bu durum, özellikle enerji ürünleri, otomotiv ve maden sektörlerinde Kanada’yı ciddi bir baskı altına sokmaktadır.

  • Vietnam, tarifelerden doğrudan etkilenen ülkeler arasında yer alsa da, Çin’in pazar payı kaybetmesiyle ortaya çıkan boşluğu doldurma kapasitesi sayesinde 75 milyar dolarlık ihracat potansiyeli artışı öngörülen ülkelerin başında gelmektedir. Vietnam’ın düşük maliyetli üretim yapısı ve ABD ile jeopolitik uyumu, bu artışı destekleyen temel faktörlerdir.

  • Almanya için öngörülen 60 milyar dolarlık ihracat potansiyeli artışı, özellikle otomotiv ve yüksek teknolojili ürünlerde rekabet avantajının pekiştirilmesiyle ilişkilidir.

  • Japonya, ABD ile stratejik müttefik olmasına rağmen %24 oranında tarifeye tabi tutulmuş ve ihracat potansiyelinde 46 milyar dolarlık artış yaşaması beklenmektedir. Bu artış, Japonya’nın otomotiv ve elektronik ürünlerdeki teknik üstünlüğüyle ilişkilidir.


ii. ABD’ye Dönük Karşı Tarifeler

Yeni tarife sistemine karşılık olarak ABD'nin büyük ticaret ortakları tarafından açıklanan misilleme kararları da dikkate alındığında, ABD’nin kendi ihracat potansiyeli üzerinde de önemli kayıplar söz konusudur. 2029 yılına kadar ABD’nin ihracat potansiyelinde toplamda 111 milyar dolarlık bir azalma beklenmektedir. Bu kaybın büyük kısmı:


  • Çin’e yapılan ihracatta: –64 milyar dolar

  • Kanada’ya yapılan ihracatta: –38 milyar dolar

  • Avrupa Birliği’ne yapılan ihracatta: –9,5 milyar dolar

şeklinde dağılmaktadır. Özellikle enerji, mineral kaynaklar, makine ve elektronik ekipmanlar gibi yüksek hacimli sektörlerde bu kayıplar daha da belirginleşmektedir.


iii. Küresel Dengeye Etkisi

Tarifelerin toplam etkisi, yalnızca hedef alınan ülkelerle sınırlı kalmamakta; üçüncü ülkelerin ihracat potansiyelinde de ciddi dalgalanmalara neden olmaktadır. ITC simülasyonlarına göre:

  • Küresel ihracat potansiyeli 2029’a kadar 222 milyar dolar azalacaktır.

  • Gelişmiş ülkeler, görece daha düşük etkilenmiş olup toplamda 131 milyar dolar ihracat potansiyeli artışı yaşayacaktır.

  • En Az Gelişmiş Ülkeler için 10 milyar dolarlık net artış öngörülmekte olup, bu artış düşük maliyetli alternatif tedarikçi olma konumlarıyla ilişkilidir.

  • Diğer gelişmekte olan ülkelerin ise toplam ihracat potansiyeli 363 milyar dolar azalacaktır.


Bu tablo, küresel ticaretin büyük oranda yeniden yönlendirileceğini, ancak bu yönlendirmenin kazananları ve kaybedenleri olacağını göstermektedir. Özellikle ticaretin jeopolitik boyutu ön plana çıkmakta, ABD'nin ekonomik hedefleri ile dış politika stratejileri birbirine entegre şekilde yürütülmektedir.


Türkiye’ye Etkileri

ABD'nin 2025 yılında uygulamaya koyduğu yeni tarife rejimi, Türkiye’yi “evrensel baz tarife” grubunda değerlendirerek yalnızca %10 oranında gümrük vergisine tabi tutmuştur. Bu durum, doğrudan yüksek tarifeye maruz kalmamış olmakla birlikte, Türkiye açısından hem mevcut sektörlerde rekabet gücünü sürdürme hem de oluşacak boşluklardan yararlanma fırsatlarını gündeme getirmektedir. Ancak bu potansiyelin değerlendirilebilmesi için Türkiye’nin ABD’ye ihracat kompozisyonunun dikkatle analiz edilmesi gerekmektedir.


i. Sektörel Dağılım: ABD’nin Türkiye’den İthalatında Öne Çıkan Kalemler

ABD ile Türkiye arasındaki ticaret ilişkileri, özellikle son yıllarda sanayi ve yarı-mamul ürünler ekseninde derinleşen bir yapıya kavuşmuştur. Türkiye’nin ihracatında ABD pazarı, hem yüksek katma değerli ürünlere olan talep hem de istikrarlı alıcı profili bakımından stratejik bir konuma sahiptir. Bu bağlamda, ABD’nin Türkiye’den ithal ettiği ürünlerin sektörel kompozisyonu, yeni tarife rejiminin etkilerini daha sağlıklı analiz edebilmek açısından büyük önem taşımaktadır. Aşağıda yer verilen güncel TradeMap verileri, 2024 yılı itibarıyla ABD’nin Türkiye’den gerçekleştirdiği ithalatın başlıca ürün gruplarını ortaya koymakta; Türkiye açısından hem mevcut risk alanlarını hem de potansiyel fırsat başlıklarını belirlemeye olanak sağlamaktadır.


TradeMap verilerine göre ABD'nin Türkiye'den ithalatı 2024 yılında yaklaşık 17,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Başlıca sektörler ve 2024 yılı ithalat değerleri şu şekildedir:

HS Kod

Ürün Grubu (İngilizce Tanım)

ABD’nin Türkiye’den İthalatı (2024, Bin $)

84

Nükleer reaktörler, kazanlar, makinalar, mekanik cihazlar

2.207.780

27

Mineral yakıtlar, yağlar ve bunların türevleri

1.185.908

87

Motorlu taşıtlar ve aksamları

1.091.036

85

Elektrikli makinalar, televizyon, ses kayıt cihazları

958.638

57

Halı ve diğer tekstil yer döşemeleri

879.689

73

Demir ve çelikten eşya

736.448

25

Alçıtaşı, kireç, çimento, tuz ve benzeri inşaat hammaddeleri

684.390

71

Kıymetli/metaller ve taşlar

680.794

99

Diğer tanımlanmamış ürünler

611.085

68

Taş, alçı, çimento esaslı mamuller

609.937

Söz konusu ürünler, toplam ihracatın yaklaşık %65’ini oluşturmaktadır ve özellikle sanayi mamulleri ve yüksek katma değerli ürünler ön plana çıkmaktadır.


ii. Yüksek Tarife Riskine Karşı Görece Avantajlı Sektörler

Türkiye açısından bu yeni düzenlemenin fırsata dönüşebileceği alanlardan biri, ABD’nin Çin ve Güneydoğu Asya ülkelerine uyguladığı yüksek tarifeler nedeniyle bu pazarlardaki boşlukların yeni tedarikçiler tarafından doldurulması olasılığıdır. Özellikle tekstil, mobilya, plastik mamuller ve gıda sektörlerinde, Çin’e uygulanan %54’e varan tarifelerin Türk ihracatçılar açısından fırsat penceresi oluşturması mümkündür.


Ayrıca, Trump yönetiminin ABD’de üretim yapan şirketleri korumaya odaklı yaklaşımı nedeniyle, Türk firmalarının ABD’de doğrudan yatırım yapmaları da bir seçenek olarak gündeme gelmektedir. “ABD’de üretim yapan firmalar tarifelere tabi olmayacak” yönündeki açık mesajlar, yatırım planlamaları açısından dikkatle değerlendirilmelidir.

  • Halı ve tekstil zemin kaplamaları (HS57): Türkiye’nin ABD pazarında uzun süredir güçlü olduğu bu sektörde, Vietnam ve Hindistan gibi büyük rakip ülkelere yüksek tarifeler uygulanması, Türk ürünlerine olan ilgiyi artırabilir.

  • Makine ve elektrikli cihazlar (HS84, HS85): Çin’in %54’e varan tarifelerle karşılaşması, Türk üreticilerin alternatif tedarikçi olarak öne çıkmasını sağlayabilir.

  • Otomotiv yan sanayi (HS87): ABD'nin %25 oranında genel otomotiv tarifesi uygulamasına rağmen, Türkiye gibi yalnızca %10 baz tarifeye tabi ülkelerin parçaları görece daha rekabetçi kalacaktır.


iii. Zayıflama Riski Olan Sektörler ve İkincil Etkiler

Bazı sektörler açısından ise yeni tarife rejiminin dolaylı olumsuz etkileri söz konusu olabilir:

  • Çelik ve demir ürünleri (HS73): ABD’nin bu ürün grubunda daha önce uyguladığı yüksek tarifelerin yeniden genişletilmesi ve Kanada gibi ülkelere getirilen ilave önlemler, küresel arz fazlası yaratabilir. Bu durum, Türkiye'nin fiyat rekabetçiliğini olumsuz etkileyebilir.

  • İnşaat hammaddeleri (HS25, HS68): Bu grupta Çin ve Hindistan gibi üretici ülkelerden boşalan alanın sınırlı olması, Türkiye'nin potansiyelinden tam anlamıyla yararlanmasını güçleştirebilir.


iv. Politik ve Diplomatik Boyut

ABD'nin Türkiye’ye yalnızca %10’luk baz tarife uygulaması, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden yapılandırıldığı bir dönemde olumlu bir sinyal olarak yorumlanabilir. Ancak bu durumun kalıcı ve bağlayıcı bir statü kazandığını söylemek için erken olduğu da unutulmamalıdır. ABD’nin ticaret politikası son derece dinamik olup, siyasi konjonktürle yakından ilişkilidir. Bu nedenle Türkiye’nin dış ticaret politikalarını çeşitlendirmesi ve yeni pazar arayışlarını hızlandırması gereklidir.


ABD’nin Ekonomik Gerekçeleri ve Küresel Yansımalar

Trump yönetimi tarifelerin gerekçesini “ekonomik ve ulusal güvenlik” çerçevesinde açıklamaktadır. Yüksek dış ticaret açığı, sanayi üretimindeki düşüş, ilaç ve elektronik gibi stratejik ürünlerde dışa bağımlılık ve tarımda yaşanan yapısal sorunlar, tarifelerin başlıca nedenleri arasında sayılmaktadır. ABD’nin hedefi, üretimi yeniden ülke içine çekmek, yüksek katma değerli sektörlerde yeniden küresel liderliği ele almak ve ticaretin yönünü kendi lehine değiştirmektir.


Ancak bu hedeflerin küresel etkileri ciddi düzeydedir. Uluslararası Ticaret Merkezi tarafından yapılan projeksiyonlara göre, söz konusu tarifeler nedeniyle 2029 yılına kadar küresel ihracat potansiyeli 222 milyar dolar azalacaktır. En büyük kayıp Çin, Meksika ve Kanada gibi ülkelerde yaşanırken; Vietnam, Almanya ve Japonya gibi bazı ülkeler, görece daha rekabetçi konumlanarak ihracat potansiyelini artırabilecektir.


Değerlendirme

Trump yönetiminin yeni tarife düzenlemeleri, uluslararası ticaret sisteminde çok taraflılıktan uzaklaşıp, karşılıklı ve bireysel çıkarlar üzerinden şekillenen bir düzenin habercisidir. Türkiye açısından bu gelişmeler hem yeni fırsatlar hem de yeni riskler barındırmaktadır. Kısa vadede %10'luk sınırlı tarife ile karşılaşan Türkiye'nin, özellikle Çin'e uygulanan yüksek vergiler nedeniyle ortaya çıkan tedarik boşluklarını iyi analiz etmesi ve uygun sektörlerde konumlanması büyük önem taşımaktadır.


Orta ve uzun vadede ise ABD'nin yatırım, üretim ve ticaret politikalarındaki yönelimlerine karşı proaktif ve esnek politikalar geliştirilmesi gerekmektedir. ABD pazarına dönük yatırım stratejileri, sektörel uyum analizleri ve rekabet gücü yüksek alanlarda markalaşma, Türkiye’nin bu yeni dönemde kazananlar arasında yer alabilmesi açısından belirleyici olacaktır.

Comments


bottom of page