top of page

Birleşik Krallık’a Yönelik ABD Tarifeleri

Birleşik Krallık ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasındaki ticari ilişkiler, ABD Başkanı Donald Trump’ın küresel ölçekte uygulamaya koyacağı yeni gümrük tarifeleri nedeniyle ciddi ekonomik ve diplomatik riskler barındıran bir döneme girmiştir. Başbakan Keir Starmer ve hükümet yetkilileri, söz konusu tarifelerin Birleşik Krallık ekonomisi üzerinde doğuracağı muhtemel etkileri önceden öngörerek bir dizi önlem üzerinde çalışmaktadır. Ancak hem ekonomik hem diplomatik açılardan son derece kritik olan bu süreçte, taraflar arasında bir anlaşmaya varılması yönündeki umutlar giderek azalmaktadır.


Başbakan Starmer, kabinesine yaptığı bilgilendirmede, ABD'nin Birleşik Krallık’ı da kapsayan yeni tarifeleri bu hafta içinde uygulamaya koymasının yüksek olasılık taşıdığını belirtmiştir. Bu bağlamda, Birleşik Krallık’ın olası etkileri azaltmak amacıyla "soğukkanlı ve stratejik" bir yaklaşım benimsemesi gerektiğini ifade etmiştir. Ticaret ve Sanayi Bakanı Jonathan Reynolds ise durumu "son derece ciddi ve önemli bir an" olarak nitelendirmiş, tarifelerin ülke ekonomisi üzerinde doğrudan etkiler yaratabileceğine dikkat çekmiştir.


Trump’ın çarşamba günü ilan etmesi beklenen yeni tarife dalgası, yalnızca ticaret dengesizlikleri yüksek olan ülkeleri değil, tüm ülkeleri kapsayacak biçimde tasarlanmıştır. Bu da Birleşik Krallık’ın ABD ile olan nispeten dengeli ticaret ilişkisine rağmen muaf tutulmaması riskini doğurmaktadır. Birleşik Krallık yönetimi, tarifelerin etkisini hafifletebilmek adına çeşitli diplomatik girişimlerde bulunmuş; ABD Başkanı nezdinde olumlu bir izlenim bırakabilmek amacıyla dijital hizmet vergisinin kaldırılması veya azaltılması gibi önerilerde bulunmuştur. Söz konusu vergi, özellikle büyük ABD teknoloji firmalarını etkilemekte ve yılda yaklaşık 800 milyon sterlin gelir sağlamaktadır.


Bununla birlikte, ABD tarafında karar alma süreçlerinin öngörülemezliği dikkat çekmektedir. Tarife kararlarının, başkanın kamuya yaptığı açıklamalarla zaman zaman çeliştiği; bu durumun da müzakere sürecine belirsizlik kattığı ifade edilmektedir. Başbakanlık kaynakları, kapsamlı bir ekonomik anlaşma taslağının büyük ölçüde hazırlandığını, ancak başkanın onayı konusundaki belirsizlik nedeniyle nihai bir mutabakata varılamadığını aktarmaktadır.


Hazine Bakanı Rachel Reeves ise küresel ölçekte yürürlüğe girecek bir tarife sisteminin Birleşik Krallık gibi açık ekonomiler üzerinde doğrudan etkiler doğuracağını belirtmiştir. OBR (Office for Budget Responsibility), kapsamlı bir ticaret savaşının ülke ekonomisini yaklaşık %1 oranında daraltabileceği uyarısında bulunmuştur. Ayrıca, hâlihazırda 9,9 milyar sterlinlik mali esneklik alanı bulunan Hazine’nin bu kapasitesinin, geniş çaplı tarifelerle birlikte önemli ölçüde daralabileceği öngörülmektedir.


Bakan Reynolds, söz konusu tarifelerin yalnızca ihracat gelirlerini tehdit etmediğini, aynı zamanda ABD pazarından dışlanan ucuz malların Birleşik Krallık’a yönelmesiyle iç piyasada fiyat dengesizlikleri ve haksız rekabet yaratabileceğini vurgulamıştır. Bu nedenle, damping karşıtı tedbirlerin hayata geçirilmesi, bazı ürün gruplarında kota ve tarife uygulamaları gündeme gelmiştir. Hâlihazırda çelik ve alüminyum sektörlerinde bazı ürünlere yönelik %25’lik tarife uygulaması yürürlüktedir ve benzer önlemlerin diğer sektörler için de devreye alınması olasıdır.


Öte yandan, hükümetin "misilleme niteliğinde" tarifeler uygulamaktan şu aşamada kaçınması, muhalefet partilerinin ve bazı sektör temsilcilerinin eleştirilerine neden olmaktadır. Özellikle Liberal Demokrat Parti, ABD yönetimiyle yürütülen pazarlıkların somut bir kazanım üretmediğini savunmakta ve hükümetin daha net bir duruş sergilemesi gerektiğini dile getirmektedir.


Tarifelerin en çok etkilemesi beklenen sektörlerin başında ilaç ve içki endüstrileri yer almaktadır. 2024 yılında 6,6 milyar sterlin ABD’ye ihracatı olan Birleşik Krallık ilaç sektörü, olası vergilendirmelerden endişe duymaktadır. Biyoteknoloji sektörü temsilcileri, ABD’nin küresel ilaç pazarındaki büyüklüğü göz önüne alındığında, yeni tarifelerin hem satış hem yatırım planlarını olumsuz etkileyebileceğini ifade etmektedir. Benzer şekilde, yıllık yaklaşık 1 milyar sterlinlik ihracatla ABD pazarında güçlü bir konuma sahip olan İskoç viskisi sektörü de daha önceki dönemde hedef alınmış olmanın yarattığı deneyimle yeni bir tarife tehdidine karşı hazırlıklı olmaya çalışmaktadır.


Hükümetin kısa vadede misilleme uygulamaktan kaçınması, ticari ilişkilerde diplomatik zemin arayışının sürdüğüne işaret etmektedir. Bununla birlikte, mevcut gelişmeler Birleşik Krallık’ın küresel ticaret stratejisinde daha dengeli, çok taraflı ve korumacı eğilimleri dikkate alan bir yaklaşım geliştirmesini zorunlu kılmaktadır. ABD ile ilişkilerde yaşanacak her gelişme, yalnızca dış ticaret hacmini değil, aynı zamanda hükümetin mali sürdürülebilirliğini, yatırım ortamını ve makroekonomik dengeyi de etkileme potansiyeline sahiptir.


Tarifelerin uygulanması halinde, hükümetin göstereceği tepki yalnızca ikili ilişkilerin geleceğini değil, aynı zamanda ülkenin uluslararası ticaretteki konumunu da şekillendirecektir. Bu süreçte atılacak adımlar, kısa vadeli ekonomik etkilerin yanı sıra orta ve uzun vadeli stratejik yönelimi belirleyecek niteliktedir.

Comentarios


bottom of page